Muktedir köşeye sıkıştığını, etrafındaki çemberin her geçen gün daraldığını anladıkça fiyatını kendi belirlediği satılık köpeklerinden medet umuyor.
Sahibinin sesi 50'lik, 100'lük Sümbüller, ihtiyaç üzere yine sahnedeler!
Zavallılar aç nefislerini doyurmak üzere önlerine atılan bir parça kemikle avunurken, onur, şeref, haysiyet gibi mevhumların ne demek olduğundan bile habersiz sahiplerine yaranmak için yırtınıp didiniyorlar...
Bu soytarılar belki utanır, sıkılır ve anlar diye 8 Mart 2016 tarihli aşağıdaki köşe yazısını kaleme almıştık.
Ama anlaşılan o ki, bu yaratıklar anlamıyor, anlamak istemiyor!
Atasözlerinde de ifade edildiği gibi köpek mok yemekten vazgeçmiyor.
Aç kalan onurundan yiyor ve Asalet soydan geliyor!
Biz bir kere daha bu vesile ile görevimizi yapalım uyaralım dedik.
Aşağıdaki yazı ile ‘Bırakın ciğeri beş para etmez kişilere üç-beş kuruş için köpeklik yapmayın’ diyerek bu aymazları gaflet uykusundan uyandıralım istedik.
Anlarlar mı? Bilmem!
Ama şunu çok merak ediyorum, bugün kalemini onurunu şerefini varsa haysiyetini üç-beş kuruşa ciğeri beş para etmez birine satanlar, yarın bırakın milleti çocuklarının yüzlerine nasıl bakacaklar?
Sizi gidiler sizi;)
***
|
||
Son yıllardaki TV dizilerinden, Muhteşem Yüzyıl Dizisi Osmanlı’daki Saray Hayatı’nın iç yüzünü gözler önüne seren önemli yapıtlardan birisi olarak karşımıza çıktı. En çok aklılarda kalan dizi karakterlerinden birisi ise, dizideki ‘Sümbül Ağa’ karakteriydi. Diziyi izleyenlerin hatırlayacağı üzere, Sultan’ı mutlu etmek için her türlü entrikanın merkezinde olan, yağcılık ve yalaklıkta sınır tanımayan, erkekliği dahi hadım edilmek suretiyle elinden alınmış, Harem Ağası Sümbül, kendi mutluluğu için yaptığı ilk hamlede gözden çıkartılarak saraydan kovuldu. Yani asıl görevinin kendini değil Sultan’ı mutlu etmek olduğu acı bir şekilde kendisine hatırlatıldı. Bizans’ta da asıl görevleri Kral’ı eğlendirmek olan ‘Kral Soytarıları’ vardı. Yani anlayacağınız ‘Soytarılık’ adamların mesleğiydi. * * * Günümüzde ise halkın haber alma ihtiyacına hizmet etmek gibi onurlu bir mesleğin içerisinde olmasına rağmen, asil görevini bir kenara bırakıp kişisel çıkarlarına hizmet etmek, günlerini kurtarmak için gönüllü olarak ‘Kralın Soytarısı’ ya da ‘Sümbül’ rolüne bürünmüş zavallılar var. Bir Basın Meslek Örgütü Başkanı olarak bunları yazarken içim sızlıyor. Ama kendimi bu mesleğin saygınlığının korunması açısından bunları dile getirmekte mecbur hissediyorum. * * * Bu ‘Kral Soytarıları’ ya da hadım edilmiş ‘Sümbüller’, günü kurtarmak için ceplerine attıkları her 50’likte, her 100’lükte kalemlerini değil, aslında onurlarını sattıklarının dahi farkında değiller. Kamuoyunda adları 50’lik, 100’lük diye aşağılanarak anılırken, onlar bir gün birine ertesi gün diğerine yağcılık ve yalakalık yaparak, hala insan içerisinde Gazetecilik gibi onurlu bir mesleği temsil ettiklerini söyleyerek utanmadan dolaşabiliyorlar. * * * Utanmak sıkılmak bir yana, birde aşağılık bir şekilde, güce teslim olmadan, kalemini, onurunu satmadan, her türlü baskı ve tehdide karşı işini adam gibi yapan, meslek mensuplarını eleştirme cüretini kendilerinde bulabiliyorlar. Yazık, çok yazık… Gerçekten de ne kadar küçüldüklerinin, alçaldıklarının farkında değiller. *** Hayata ya Bozuk Mercek ile bakıp eğrileri doğru, doğruları eğri görüyorlar ya da Arena’da Kaplan’a yem olma korkusu yaşayan gladyatör misali can korkusu ile her şeylerini teslim etmeye hazırlar. |