Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2020 yılına ait İdare Faaliyet Raporu, geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Raporda, 2020 Merkezi Bütçe Kanunu ile bakanlığa 91.476.345.000 TL ödenek tahsis edildiği ve 88.479. 307.768' inin kullanıldığı belirtilmekte. 2018-2020 bütçe sonuçlarına göre, diğer giderlere ait toplam içinde personel giderlerinin oranı, SGK giderleri ile birlikte düşünüldüğünde yüzde 84'e yakın. 2008 yılından 2020 yılına kadarki MEB bütçesinin Gayri Safi ve Merkezi Yönetim Bütçesine oranını gösteren tabloya bakıldığında, bakanlığa ayrılan bütçede yıllara göre artış olsa da MEB bütçesinin GSYH'ye ve Merkezi Yönetim Bütçesine oranında önemli bir değişiklik olmadığı görülmekte.
(2008 MEB Bütçesi: 22.915.565. 000, MEB Bütçesinin GSYH'ye oranı:2,41, Merkezi Yönetim Bütçesine oranı 10,30)
(2020 MEB Bütçesi: 125.396.862. 000, MEB Bütçesinin GSYH'ye oranı:2,57, Merkezi Yönetim Bütçesine oranı:11,45).
MEB tarafından, 2021 yılı için de bakanlığa 211 milyar 993 milyon ödenek ayrıldığı açıklanmıştı. Bu 2021'de bakanlığa ayrılan bütçenin 2020 yılına göre yüzde 68 oranında arttığını göstermektedir.
Faaliyet Raporunda, Sayıştay tarafından gerçekleştirilen 2019 yılı mali denetim sonuçları yer almakta. Destekleme ve Yetiştirme Kurslarının amacından uzaklaşarak bütçeye giderek artan bir yük getirmesi, öğretmen kadrolarının ihtiyaç planlaması çerçevesinde eğitim kurumlarına dengeli dağıtılmaması Sayıştay’ın bulguları arasında.
Sayıştay’ın81 ilde gerçekleştirdiği denetimler sonucunda hazırlanan raporda, DYK ücretinin yüzde yüz artırımlı ödenmesi ve görev yapılan her ay için 0,5 hizmet puanı uygulaması dolayısıyla öğretmenlerin bu kursları birinci görev olarak gördüğü ve hafta içi ek ders gibi görevlerini ihmal ettiği ifade edilmiştir. Raporda, kırk saate kadar ders alınabilmesi ve on saat kurs sınırlamasına uyulmaması nedeniyle bazı öğretmenlerin hafta içi ek ders almayıp hafta sonu on dokuz saate kadar kurs ücreti aldığıda belirtilmiştir. Sayıştay, öğretmenler arasında adaletsizliğe neden olan hizmet puanı uygulamasını da ivedilikle çözülmesi gereken bir durum olarak nitelendirmiştir. Dezavantajlı okullarda, DYK’da görev alabilmenin öğretmenin isteğine göre değil de okul imkanlarına göre belirlendiğini düşünürsek Sayıştay’ın tespitinin ne kadar yerinde olduğunu görürüz. Sayıştay raporunda dikkat çeken bir nokta da Matematik, Türkçe, Fen Bilimleri gibi temel dersler dışında açılan DYK’ ların bakanlığa maddi yönden külfet olması. İşte bu tespitin yanlışlığı ya da doğruluğu kanaatimce uzun uzun tartışmayı gerektirir.
İsmi Destekleme ve Yetiştirme olan kursların neyi desteklediği ya da yetiştirdiği tartışılır. Ortaöğretime geçiş sisteminde akademik başarının ölçüt olması nedeniyle DYK’lar, test çözüm merkezleri haline gelmiştir. Birçok okulda öğretmen ve derslik yetersizliği nedeniylekurs derslerinin aile ve okul idaresi tarafından belirlendiği ortada. Mevcut duruma sistem içi bakma yanılgısına kapılırsak, DYK’nın maddi olanağı olmayanlara ek eğitim sunmasını memnuniyetle karşılarız. Sistem dışı bakarsak eğitimin asıl amacı olan üreten, sorgulayan, çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donanan bireylerin yetişmesinde DYK’ nın ne derece etkili olduğunu tartışmaya başlarız.Eğitim sistemimizde, yıllardır en çok ihmal edilen zaten öğrencilerimizin yetenekleri olmuştur. Sınava konu yetiştirme telaşıyla ders yerine bile konmayan resim, müzik, beden eğitimi gibi alanlar göz ardı edilmiştir.Sınava hazırlanıyor gerekçesiyle 8. ve 12. sınıf öğrencilerine yetenek derslerinde test çözdüren sistemde, Sayıştay’ın temel dersler dışında açılan kursların bakanlığa yük olduğu şeklindeki açıklaması çok da şaşırtıcı değildir. Benim kanaatime göre ise kaynak kitaplarla yürütülen DYK’lar, öğrenciyi desteklemese de olur yetiştirmese de... Hatta hiç olmasa daha iyi.
Faaliyet raporunda ele alınan bir diğer husus, öğretmen kadrolarının dağıtımı. Planlama yapılmaksızın mezun edilen öğretmen adaylarıyla öğretmen enflasyonu oluşturulduğu, öte yandan plansızlık nedeniyle mevcut insan kaynağının da verimli kullanılmadığı Sayıştay’ın tespitleri arasında. Atama bekleyen binlerce öğretmen dururken yalnızca İstanbul’da net öğretmen ihtiyacı 28 bin 172, kurum bazlı öğretmen ihtiyacı ise 31 bin 33’tür. Ülke genelinde ihtiyaç duyulan öğretmen sayısı ise 138.393’tür.Hal böyleyken 2019 yılında norm kadro fazlası öğretmenlere sadece maaş için yıllık 3 milyar TL ödenmiştir.Kurum bazlı öğretmen ihtiyacının net öğretmen ihtiyacından yüksek olması, Sayıştay raporunda da insan kaynağının doğru ve verimli kullanılamamasıyla açıklanmıştır. Durum bu olmasa ülke genelindeki büyük öğretmen açığına rağmen her alanda olması gerekenin oldukça üstünde olan öğretmen fazlası, başka ne ile izah edilir?
Raporda yer alan tespitler, eğitim çevresi içindeki herkesin malumu olan sorunların mali denetim organı Sayıştay tarafından tescili, MEB tarafından kabulüdür.