Sitenin sağında bir giydirme reklam
YELİZ ÖZTÜRK (Eğitimci Bakış)
Köşe Yazarı
YELİZ ÖZTÜRK (Eğitimci Bakış)
 

ALTTA KALANIN CANI MI ÇIKSIN?

Eğitimde fırsat eşitliği ifadesi ve eğitim hakkı yerine kullanılan eğitime erişim hakkı söylemi, eğitimde var olan eşitsizliklerin görülmesinin önünde bir engeldir. Eğitim, insanın yalnızca insan olmasından ötürü sahip olduğu en temel insan haklarından biridir. Öyleyse hiç kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılmaması gerekir. Bu açıdan bakıldığında, “Eğitimi kim hak ediyor? ” sorusu, kimin daha fazla insan olduğu gibi saçma bir düşünceye hizmet eder. İnsana sahip olacağı başka hiçbir şey sunmasa bile bireye kendini tanıma ve gerçekleştirme imkanı sağlayacağı için eğitimin içkin bir değer taşıdığını ifade eden düşünürler de bu ifadeyle aslında eğitim hakkına işaret etmektedir. Günümüzde çocuğun ailesinin sosyo-ekonomik ve kültürel özellikleri, çocuğun gideceği okulun ve alacağı eğitimin niteliğini de belirlemektedir. Yalnızca maddi olanaklar değil, ailenin çocuğun eğitimi için para harcama isteği de öğrencinin eğitim hakkını kullanabilmesinde belirleyici olmaktadır. Maalesef herkesin diline pelesenk olan eğitimde fırsat eşitliği ve eğitime erişim hakkı söylemleriyle, öğrencilerin eğitime erişim olanaklarının eşitlenmesi durumunda adil ve eşitlikçi bir eğitimin mümkün olacağı ifade edilmektedir. 8 Mart akşamı bir TV programında eğitim olanaklarına erişme sorunu olduğunu kabul ettiği köy çocuklarının her birine 17 kitap ve bilimsel deney yapmaları için zaman planlaması içeren takvim gönderdiklerini iftiharla açıklayan Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk, hangi eğitime erişimden söz etmektedir? Yeteneği ve ilgisi olduğu için değil puanı oraya yettiği için marangozluk bölümüne kaydolmak zorunda kalan, üniversitede istediği için değil de daha çok iş imkanı olması sebebiyle ruhuyla aslında hiç de barışık olmayan bölümlerde okuyanların erişmesi gereken eğitim mi?  Bunun için mi bilmem kaç soruluk kitaplar basılıp kaynak olarak sunuluyor? Aynı TV programında, salgının eşitsizliği azalttığı vurgusunu öne çıkararak “Okumak isteyen sunduğumuz imkanlardan yararlanıyor.” diyen bakanın eğitim hakkını, EBA Destek Noktalarına, DYK ve EBA TV’ye erişime indirgediği açıktır. Toplumsal sınıfların uzlaşmaz çıkarları üzerine inşa edilen ve hiçbir dönem kamunun elinde üretilmiş bir dil kullanamamış olan eğitim hakkı, bu haliyle piyasa diline dönüşmektedir. Söz ettiği kaynaklarla eşitsizliği azalttıklarını söyleyen bakanımız, egemenlerin dilini kullanarak aslında “Herkes için imkan yarattık, çalışan kazanır.” demekte, bir nevi eğitim ortamını altta kalanın canı çıksın mücadelesine çevirmektedir. Eğitim, başkalarıyla yarıştığımız bir arena alanı değildir ve kendi gücümüzü keşfedip geliştirebilme, istediğimiz hedeflere ulaşma imkanı vermesi ölçüsünde değerlidir. Kapitalist sistemde ise eğitim, iyi bir gelir elde etmenin aracıdır ve bu anlayış eğitimin içkin değerini yerle bir etmektedir. İnsan olduğu için sahip olduğu potansiyeli geliştirme hakkına sahip olan bireyi yıllarca bir fırsatı yakalamanın peşinden koşar hale getirmek dahası eğitim ile fırsat kelimelerini yan yana kullanıyor olmak bir utanç kaynağı olsa gerek. Eğitim hakkını elde etmeyi fırsat anlayışına indirgeyen bu neoliberal görüş, eğitim kaynaklarının sınırlı olması düşüncesinden hareket eder. Kaynaklar sınırlıysa kontenjanlar da sınırlı olacak ve bölümlere yerleşmede yetenek değil puan etkili olacak. İşte Ziya Selçuk’un anlatmaya çalıştığı, egemenler tarafından gasp edilen kıt kaynakların yine egemenler tarafından topluma dağıtımı aşamasındaki öncelik sıralamasıdır. Bu sıralamanın olduğu bir düzende eğitim hakkı ifadesinin kullanımı, bu ifadeyi kullanana büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
Ekleme Tarihi: 19 Mart 2021 - Cuma

ALTTA KALANIN CANI MI ÇIKSIN?

Eğitimde fırsat eşitliği ifadesi ve eğitim hakkı yerine kullanılan eğitime erişim hakkı söylemi, eğitimde var olan eşitsizliklerin görülmesinin önünde bir engeldir. Eğitim, insanın yalnızca insan olmasından ötürü sahip olduğu en temel insan haklarından biridir. Öyleyse hiç kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılmaması gerekir. Bu açıdan bakıldığında, “Eğitimi kim hak ediyor? ” sorusu, kimin daha fazla insan olduğu gibi saçma bir düşünceye hizmet eder. İnsana sahip olacağı başka hiçbir şey sunmasa bile bireye kendini tanıma ve gerçekleştirme imkanı sağlayacağı için eğitimin içkin bir değer taşıdığını ifade eden düşünürler de bu ifadeyle aslında eğitim hakkına işaret etmektedir.

Günümüzde çocuğun ailesinin sosyo-ekonomik ve kültürel özellikleri, çocuğun gideceği okulun ve alacağı eğitimin niteliğini de belirlemektedir. Yalnızca maddi olanaklar değil, ailenin çocuğun eğitimi için para harcama isteği de öğrencinin eğitim hakkını kullanabilmesinde belirleyici olmaktadır. Maalesef herkesin diline pelesenk olan eğitimde fırsat eşitliği ve eğitime erişim hakkı söylemleriyle, öğrencilerin eğitime erişim olanaklarının eşitlenmesi durumunda adil ve eşitlikçi bir eğitimin mümkün olacağı ifade edilmektedir. 8 Mart akşamı bir TV programında eğitim olanaklarına erişme sorunu olduğunu kabul ettiği köy çocuklarının her birine 17 kitap ve bilimsel deney yapmaları için zaman planlaması içeren takvim gönderdiklerini iftiharla açıklayan Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk, hangi eğitime erişimden söz etmektedir? Yeteneği ve ilgisi olduğu için değil puanı oraya yettiği için marangozluk bölümüne kaydolmak zorunda kalan, üniversitede istediği için değil de daha çok iş imkanı olması sebebiyle ruhuyla aslında hiç de barışık olmayan bölümlerde okuyanların erişmesi gereken eğitim mi?  Bunun için mi bilmem kaç soruluk kitaplar basılıp kaynak olarak sunuluyor? Aynı TV programında, salgının eşitsizliği azalttığı vurgusunu öne çıkararak “Okumak isteyen sunduğumuz imkanlardan yararlanıyor.” diyen bakanın eğitim hakkını, EBA Destek Noktalarına, DYK ve EBA TV’ye erişime indirgediği açıktır. Toplumsal sınıfların uzlaşmaz çıkarları üzerine inşa edilen ve hiçbir dönem kamunun elinde üretilmiş bir dil kullanamamış olan eğitim hakkı, bu haliyle piyasa diline dönüşmektedir. Söz ettiği kaynaklarla eşitsizliği azalttıklarını söyleyen bakanımız, egemenlerin dilini kullanarak aslında “Herkes için imkan yarattık, çalışan kazanır.” demekte, bir nevi eğitim ortamını altta kalanın canı çıksın mücadelesine çevirmektedir.

Eğitim, başkalarıyla yarıştığımız bir arena alanı değildir ve kendi gücümüzü keşfedip geliştirebilme, istediğimiz hedeflere ulaşma imkanı vermesi ölçüsünde değerlidir. Kapitalist sistemde ise eğitim, iyi bir gelir elde etmenin aracıdır ve bu anlayış eğitimin içkin değerini yerle bir etmektedir. İnsan olduğu için sahip olduğu potansiyeli geliştirme hakkına sahip olan bireyi yıllarca bir fırsatı yakalamanın peşinden koşar hale getirmek dahası eğitim ile fırsat kelimelerini yan yana kullanıyor olmak bir utanç kaynağı olsa gerek. Eğitim hakkını elde etmeyi fırsat anlayışına indirgeyen bu neoliberal görüş, eğitim kaynaklarının sınırlı olması düşüncesinden hareket eder. Kaynaklar sınırlıysa kontenjanlar da sınırlı olacak ve bölümlere yerleşmede yetenek değil puan etkili olacak. İşte Ziya Selçuk’un anlatmaya çalıştığı, egemenler tarafından gasp edilen kıt kaynakların yine egemenler tarafından topluma dağıtımı aşamasındaki öncelik sıralamasıdır. Bu sıralamanın olduğu bir düzende eğitim hakkı ifadesinin kullanımı, bu ifadeyi kullanana büyük bir sorumluluk yüklemektedir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve batikaradenizhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.