Sitenin sağında bir giydirme reklam
Tansel KARDEŞ (Şimal Yıldızı)
Köşe Yazarı
Tansel KARDEŞ (Şimal Yıldızı)
 

KOZLU’NUN 100’LÜĞÜ ‘Rüzgar Gülü’…

Yazıyı kaleme almadan önce bu zavallıya cevap versem mi, yoksa vermesem mi diye çok düşündüm. Cevap versem adamdan sayılacak, vermesem kendini haklı sanacak. Daha önce de olduğu gibi yine bir tarafları kaşınmış anlaşılan… Gazetecilik mesleğini ayağa düşüren bu zavallıya cevap değil, neyi nasıl çarpıttığına dair kamuoyu şahit olsun diye bu satırları yazıyorum. *** Tekrar söylüyorum bu densiz, bu besleme için yandaş ve yalaka kelimesi iltifat sayılır. Kozlu’nun 100’lüğü… Ertan’ın köpeği desem, tabir tam yerini bulmayacak. Çünkü önüne kim bir parça fazla kemik atarsa onun köpekliğini yapan bir zavallı. Sanırım en güzel ‘Rüzgâr Gülü’ tabiri uygun olacak. Beni eleştirmeye ne çapının ne de adamlığın yeterli olmadığının dahi bilincinde değil. Önce geçip aynanın karşısına bir bakacaksın kendine! Üç beş kuruş uğruna yok saydığın, haysiyet, onur, şeref gibi kavramların muhasebesini yapacaksın kendi kendine. *** Bizim birkaç haftadır ısrarla üzerinde durduğumuz Bahçelievler İlkokulu Kantininde uzun süredir devam eden yasa dışı ticaret ve gıda satışı haberi Kozlu’daki gazeteci geçinen zavallıyı rahatsız etmiş. Olayın iç yüzünü bilmeden balıklama atlamış işin içine. Sahiplerine yaranmak için yapmaya çalıştığı kelime oyunları ile milletin kafasını karıştırmak için zırvalamış durmuş. Aklı sıra, içinde resmi bir kantin işletmesi olmayan imam okulunda hayır amaçlı dağıtılan yemekle, resmi kantin işletmesi bulunan bir okulda yapılan yasa dışı gıda satışını eşdeğer gibi göstermeye çalışmış… Ona buna avuç açarak, kalemini satıp gününü kurtarmaya alışmış, kendini gazeteci sanan bu zavallı bana mok atayım, derken aslında bir hukuksuzluğa sahip çıktığını dahi anlayamamış. Anlaması da beklenmez zaten. ‘Besleme’ sözünü dahi kaç kilo olduğu soruluyormuş gibi algılayan bir zavallıdan bunları algılamasını beklemek yanlış olur. *** Bire zavallı, anlayıp bilmeden balıklama daldığın kantin konusu senin çapını fazlasıyla aşar. Kantinin kimin olduğu ya da sahibinin benimle yakınlık ilişkisi mi daha önemli, Yoksa Devletin resmi muhatabı olan içerisinde Devlete Kira, Vergi ödeyen, Milli Eğitim, İl Sağlık ve Tarım İl Müdürlükleri tarafından periyodik olarak denetlenen ve her türlü belgeye sahip, bir Kantin İşletmesi olan okula dışarıdan kimliği belirsiz kişiler tarafından hangi şartlarda üretildiği belli olmayan gıda maddelerinin üretilerek yasal olmayan bir şekilde okul içerisinde satışı yapılması mı daha önemli. Ey gazeteci geçinen, bu mesleğin yüz karası, haberin doğruluk derecesinin hiç mi önemi yok sence? İşte senin kapasiten bu kadar! *** Ha birde, bunun sahibinin Ali Bektaş’a yaptığı vefasızlık ve ikiyüzlülüğü kaleme aldığımız yazı bunun çok zoruna gitmiş olacak ki, sahibini savunma ihtiyacı duymuş… Sahibinin vefasızlığını anlattığımız satırları Ali Bektaş’ı yere göğe sığdıramamak olarak algılayarak, bize Bektaş’ın son senesinde ona yönelttiğimiz eleştirileri hatırlatma gereği duymuş. Pes doğrusu! Bu herifte nasıl bir algılama yeteneği, nasıl bir kapasite var anlamak imkânsız… Biz Ali Bektaş’ın son senesinde kendisine yönelttiğimiz tüm eleştirilerin o gün olduğu gibi bugün de arkasındayız. Yani aynı yerdeyiz. Bu gerçek Ali Bektaş’a Vefasızlık yapanların, ihanet edenlerin, yediği kaba pisleyenlerin, rezilliklerini örtpas edip, onları haklı göstermez! Ali Bektaş ile senin yeni sahibin ‘Adamlık ve insani vasıflar’ açısından bırak aynı kefeye koymayı, aynı terazide tartılıp aynı ölçü birimiyle ölçülmez. *** Hem sen nasıl bir yalakasın, nasıl bir beslemesin? Hangi sahibine hizmet ettiğin belli değil! Hadi o yalaklık yaptığın, arpanı veren herifin vefasızlığını anlarız, siyasi kaygıdan deriz de, seninkisi nasıl bir vefasızlık halidir? Seni piyasaya adam diye çıkartan, maddi imkânlar sağlayarak gazete kurdurup yaklaşık 4 senedir ekmek yemene vesile olan, gazeteyi kurduğun günden makamdan indiği güne kadar yalaya yalaya bitiremediğin Ali Bektaş’a sen nasıl cephe aldın onu söylesene. Yeni sahibin ondan daha mı iyi veriyor yemini yoksa? Ya da gidecek kapın mı kalmadı? *** Birkaç sene yaşamını idame ettirebilmek için ‘Kaynakçıya’ Gazete kurdurdun, bir müddet öyle idare ettin. Baktın Kaynakçı işi uyandı, bundan bize rahat ekmek çıkmaz. Kendini sağlama almak için gittin ‘Kartonpiyerciye’ Gazete kurdurdun. Bir müddette onunla gidersin. O arada sahibinde bulunduğu makamdan gider. Bakalım ondan sonra nasıl manevra yapacaksın çok merak ediyorum. Birde yalandan şu haber üretme, günlük gazete çıkarma söylemleri ile kendi kendini havalara sokman yok mu? Bayılıyorum o hallerine… Aslında acizliğinin en net göstergesi bu havalara girmenden belli oluyor. Hangi haberi üretiyorsun sahi? Sahibinin eline tutuşturduğu, kendisine göstermenden baskıya dahi sokamadığın sipariş haberleri mi, yoksa tamamı internette var olan Haber ajansından ücretle satın aldığın haberleri mi? Çok zavallısın gerçekten… *** Hani bana sormuşsun ya, ‘Kozlu’da hiç mi olumlu bir şey yok?’ diye… O soruyu bana sormadan önce iki yıldır her gün(!) bastığın o gazeteleri al önüne koy. Dikkatlice incele ve kendine sor bakalım, ‘Kozlu’da hiç OLUMSUZ bir şey yok mu?’ diye…
Ekleme Tarihi: 03 Mart 2016 - Perşembe

KOZLU’NUN 100’LÜĞÜ ‘Rüzgar Gülü’…

Yazıyı kaleme almadan önce bu zavallıya cevap versem mi, yoksa vermesem mi diye çok düşündüm.

Cevap versem adamdan sayılacak, vermesem kendini haklı sanacak.

Daha önce de olduğu gibi yine bir tarafları kaşınmış anlaşılan…

Gazetecilik mesleğini ayağa düşüren bu zavallıya cevap değil, neyi nasıl çarpıttığına dair kamuoyu şahit olsun diye bu satırları yazıyorum.

***

Tekrar söylüyorum bu densiz, bu besleme için yandaş ve yalaka kelimesi iltifat sayılır.

Kozlu’nun 100’lüğü…

Ertan’ın köpeği desem, tabir tam yerini bulmayacak.

Çünkü önüne kim bir parça fazla kemik atarsa onun köpekliğini yapan bir zavallı.

Sanırım en güzel ‘Rüzgâr Gülü’ tabiri uygun olacak.

Beni eleştirmeye ne çapının ne de adamlığın yeterli olmadığının dahi bilincinde değil.

Önce geçip aynanın karşısına bir bakacaksın kendine!

Üç beş kuruş uğruna yok saydığın, haysiyet, onur, şeref gibi kavramların muhasebesini yapacaksın kendi kendine.

***

Bizim birkaç haftadır ısrarla üzerinde durduğumuz Bahçelievler İlkokulu Kantininde uzun süredir devam eden yasa dışı ticaret ve gıda satışı haberi Kozlu’daki gazeteci geçinen zavallıyı rahatsız etmiş.

Olayın iç yüzünü bilmeden balıklama atlamış işin içine.

Sahiplerine yaranmak için yapmaya çalıştığı kelime oyunları ile milletin kafasını karıştırmak için zırvalamış durmuş.

Aklı sıra, içinde resmi bir kantin işletmesi olmayan imam okulunda hayır amaçlı dağıtılan yemekle, resmi kantin işletmesi bulunan bir okulda yapılan yasa dışı gıda satışını eşdeğer gibi göstermeye çalışmış…

Ona buna avuç açarak, kalemini satıp gününü kurtarmaya alışmış, kendini gazeteci sanan bu zavallı bana mok atayım, derken aslında bir hukuksuzluğa sahip çıktığını dahi anlayamamış.

Anlaması da beklenmez zaten.

‘Besleme’ sözünü dahi kaç kilo olduğu soruluyormuş gibi algılayan bir zavallıdan bunları algılamasını beklemek yanlış olur.

***

Bire zavallı, anlayıp bilmeden balıklama daldığın kantin konusu senin çapını fazlasıyla aşar.

Kantinin kimin olduğu ya da sahibinin benimle yakınlık ilişkisi mi daha önemli,

Yoksa Devletin resmi muhatabı olan içerisinde Devlete Kira, Vergi ödeyen, Milli Eğitim, İl Sağlık ve Tarım İl Müdürlükleri tarafından periyodik olarak denetlenen ve her türlü belgeye sahip, bir Kantin İşletmesi olan okula dışarıdan kimliği belirsiz kişiler tarafından hangi şartlarda üretildiği belli olmayan gıda maddelerinin üretilerek yasal olmayan bir şekilde okul içerisinde satışı yapılması mı daha önemli.

Ey gazeteci geçinen, bu mesleğin yüz karası, haberin doğruluk derecesinin hiç mi önemi yok sence?

İşte senin kapasiten bu kadar!

***

Ha birde, bunun sahibinin Ali Bektaş’a yaptığı vefasızlık ve ikiyüzlülüğü kaleme aldığımız yazı bunun çok zoruna gitmiş olacak ki, sahibini savunma ihtiyacı duymuş…

Sahibinin vefasızlığını anlattığımız satırları Ali Bektaş’ı yere göğe sığdıramamak olarak algılayarak, bize Bektaş’ın son senesinde ona yönelttiğimiz eleştirileri hatırlatma gereği duymuş.

Pes doğrusu!

Bu herifte nasıl bir algılama yeteneği, nasıl bir kapasite var anlamak imkânsız…

Biz Ali Bektaş’ın son senesinde kendisine yönelttiğimiz tüm eleştirilerin o gün olduğu gibi bugün de arkasındayız.

Yani aynı yerdeyiz.

Bu gerçek Ali Bektaş’a Vefasızlık yapanların, ihanet edenlerin, yediği kaba pisleyenlerin, rezilliklerini örtpas edip, onları haklı göstermez!

Ali Bektaş ile senin yeni sahibin ‘Adamlık ve insani vasıflar’ açısından bırak aynı kefeye koymayı, aynı terazide tartılıp aynı ölçü birimiyle ölçülmez.

***

Hem sen nasıl bir yalakasın, nasıl bir beslemesin?

Hangi sahibine hizmet ettiğin belli değil!

Hadi o yalaklık yaptığın, arpanı veren herifin vefasızlığını anlarız, siyasi kaygıdan deriz de, seninkisi nasıl bir vefasızlık halidir?

Seni piyasaya adam diye çıkartan, maddi imkânlar sağlayarak gazete kurdurup yaklaşık 4 senedir ekmek yemene vesile olan, gazeteyi kurduğun günden makamdan indiği güne kadar yalaya yalaya bitiremediğin Ali Bektaş’a sen nasıl cephe aldın onu söylesene.

Yeni sahibin ondan daha mı iyi veriyor yemini yoksa?

Ya da gidecek kapın mı kalmadı?

***

Birkaç sene yaşamını idame ettirebilmek için ‘Kaynakçıya’ Gazete kurdurdun, bir müddet öyle idare ettin.

Baktın Kaynakçı işi uyandı, bundan bize rahat ekmek çıkmaz. Kendini sağlama almak için gittin ‘Kartonpiyerciye’ Gazete kurdurdun. Bir müddette onunla gidersin.

O arada sahibinde bulunduğu makamdan gider. Bakalım ondan sonra nasıl manevra yapacaksın çok merak ediyorum.

Birde yalandan şu haber üretme, günlük gazete çıkarma söylemleri ile kendi kendini havalara sokman yok mu? Bayılıyorum o hallerine…

Aslında acizliğinin en net göstergesi bu havalara girmenden belli oluyor.

Hangi haberi üretiyorsun sahi?

Sahibinin eline tutuşturduğu, kendisine göstermenden baskıya dahi sokamadığın sipariş haberleri mi, yoksa tamamı internette var olan Haber ajansından ücretle satın aldığın haberleri mi?

Çok zavallısın gerçekten…

***

Hani bana sormuşsun ya, ‘Kozlu’da hiç mi olumlu bir şey yok?’ diye…

O soruyu bana sormadan önce iki yıldır her gün(!) bastığın o gazeteleri al önüne koy. Dikkatlice incele ve kendine sor bakalım, ‘Kozlu’da hiç OLUMSUZ bir şey yok mu?’ diye…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve batikaradenizhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.