Yıllar önce Hollanda’ya ilk gittiğimde, Hollanda Parlamento binasını gezme fırsatı bulmuştum. Büyük bir ana kapıdan giriyorsunuz. Sol tarafta bir polis aracı var, ama polisler içerisinde oturuyor. Bahçesinde öğrenciler şarkılar söylüyor, etkinlikler yapıyor. Makam araçları yok. Ama etrafta çok sayıda park etmiş bisiklet var. E, hal böyle olunca insan merak ediyor. Bende yanımdaki arkadaşlara, ‘Burası temsili sembolik Parlamento Binası mı?’ dedim. ‘Hayır, faal ülkenin yönetildiği Parlemento binası’ dediler. Şaşkınlığım bir kat daha arttı. Gözümün önünde bizim Parlamento Binası gelince, Milletin vekillerinin kendilerini milletten nasıl koruduklarını gözümün önüne getirince, ‘Bunlar neden bu kadar rahat davranıyorlar ki?’ diye sormadan edemedim. Cevap çok basit aslında!  Yanlış işin olmazsa korkmazsın! Halkın içerisinden geldiğini unutmaz, halktan kopmaz, halka tepeden bakmazsan, halkın içinde rahatça dolaşır, kendini halktan koruma ihtiyacı duymazsın! Akçeli işlerle, rant ile işin olmazsa, Kimsenin ekmeği ile oynamaz, onun hakkını buna yedirmezsen hiç kimse seni tehdit etmez… Bu ulusal siyasette de, yerel siyasette de değişmez kuraldır! Onun içindir ki, gezip gördüğümüz yerlerde adamların ne belediyelerinin ne de Parlamento’larının kapısında polis var… Bizde siyaset rantın merkezi görüldüğü içindir ki, seçilene kadar halkın elini öpen, yalayıp yutan, sevgi pıtırcığı olan siyasetçilerimiz seçildikten sonra birden bire halktan kopmayı tercih ediyor. Makam arabaları, devletin parasını kendi parasından rahat harcama zihniyeti ile hareket etmeler, garip gurebayı işten atma, eşini dostunu işe alma, rant sağlama, haksız zenginleşme faaliyetleri ve sonuçta halktan koparak kendini halka karşı koruma ihtiyacı duymaları. Zonguldak’ta son 7 ayda yaşanan karmaşa ortamının açıklaması bu tespitlerde gizli. Ne demiş düşünür; ‘çamurlu yolda yürüyüp de paçalarınızın kirlenmemesi imkânsızdır’ Önemli olan sözde, ilkelerde mükemmel olmak değil, uygulamada mükemmel olmaya çalışmaktır. Yine bir ünlü Türk düşünürü Mevlana’nın 7 öğüdünden biri ile yazımızı sonlandıralım, ‘Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!’