Bizim dürüstlük abidesi daha oturduğu koltuğu ısıtmadan kime nasıl diyet ödeyeceğini şaşırmış vaziyette.
Hata üstüne hata, yeni hataları doğuracak manevralar yapmaya devam ediyor.
Seçim zamanı etrafındaki çakallarla algı operasyonları yapıyor,
Sosyal medyada videolar paylaşıyor, devletin milletin malının bekçisiyim, kimseye yedirtmem hikâyeleri üzerinden şov yapıyordu.
Koltuğa oturunca anladı, başkanlık sadece kutlamaları kabul etmekten ve açılışlarda boy göstermekten ibaret değilmiş.
Seçimden evvel sözde Milletin malının bekçiliğine soyunan arkadaş şimdi nasıl bir formül bulurum da milletin malını hiç eden, devleti zarara uğratan, müteahhittin işini kılıfına uydururum diye çaba sarf ediyormuş.
Geçmiş dönemde de kamuoyunun gündeminden düşmeyen, İstanbul gece hayatının müdavimi meşhur müteahhitle İstanbul’da buluşmuşlar.
Gerçi bu makam sahibi arkadaş benim uyarılarımı pek dikkate almaz ama yine ben insani vazifemi yapayım, gerekli uyarıda bulunayım.
Aman koçum, İstanbul’da, Ereğli’de nerede buluşursun bilmem ama yılanla aynı çuvala girip sokulmadan çıkamazsın.
Bir bakmışsın nasıl olduğunu anlamadan seni kafaya almışlar ki, (zaten yapı olarak buna çok müsaitsin) ondan sonra senden önceki bazı makam sahipleri gibi elden ele gezen kasetlerin çıkmış.
Sonra git derdini Margo Paşa’ya anlat.
‘Yok, o kasetteki ben değildim, benim sesim değildi falan filan’ dersin ama kimse yemez. Birden meşhur olursun, önüne gelen her evrakı imzalamak zorunda kalırsın.
Ben söyleyeyim de sen dinleme.
Sen bana karşı önyargılı olmaya devam et.
Ama bende senin yoksa bile babanın hatırı var…